Selimiye’de kısa bir tur ardından istikamet henüz Selimiye kadar popüler olmayan Bozburun ve Söğüt, ardından da konaklayacağımız Datça’ya geçeceğiz.
BOZBURUN
10 km’lik yolu 20 dakikada giderek Bozburun’a varıyoruz. Ama öncesinde Selimiye çıkışından hemen sonra yolun sağında durup manzaranın fotoğrafını çekiyoruz.

Bozburun, henüz popüler olmamış bir balıkçı kasabası. Marmaris bölgesinin turistik kasaba ve köyleri arasında, sakin, huzurlu kalan bir yer. Gördüğümüz tatilcilerin hepsi orta yaş üstü. Aslında Bozburun gulet tipi tekneleriyle ünlü, hatta Marmaris limanında bulunan guletlerin yarısından fazlası Bozburun da yapılmış.
Köy kahvesinden, küçük köy meydanından geçerek devam ederseniz plajına varıyorsunuz. Deniz kum ama arada otlar da var. Bu bölgede su derin değil, boyu geçmek için epey ilerlemek gerekli. Burası haricinde istediğiniz yerde de denize girebilirsiniz tabi, her yerde su tertemiz.
SÖĞÜTKÖY
Söğütköy’ün merkezi kıyıdan biraz uzakta ve yüksekte. Köy içinden geçerek tabelaları takip ederek kıyıya iniyoruz.
Kıyıda bir kaç restoran, bir kaç pansiyon ve -mecaz değil- denize iki adım evler, evlerin önünde kendine özel küçük iskeleler. Evlerin ve denizin arasına sıkışmış çakıl sahilden yürüyoruz. Sakinlik ve deniz isteyenler için inanılmaz bir kaçış noktası Söğütköy. Henüz keşfedilmemiş, aslında keşfedilip kirletilmesini de hiç istemediğimiz bir yer. (Hiç yazmasak daha mı iyiydi ki?)
Muğla’nın balıkçı kasabalarını geziyoruz ve hala balık yemedik! Planımız balık keyfini Söğütköy’de yapmaktı. Plana sadık kalarak gözümüze güzel görünen bir yere oturuyoruz : Thyssanos Restaurant
Artık sezonun bittiği, pek müşterinin kalmadığı bu dönemde, taze bir şeyler bulamazsak keyfimiz kaçmasın diye önceden kendimizi hazırlıyoruz ama bu hazırlık boşunaymış. Thyssanos Restoran da yediklerimizin hepsi taptaze, sahibi Ömür abi ise ilgisi, sohbeti ve bilgisiyle harika biri.
Ömür abi bizi karşılıyor, dolaptan mezeleri ve ara sıcakları onun da önerileri doğrultusunda seçiyoruz, balık tercih etmiyoruz.
Manco, semizotu, taratordan azar azar istiyoruz. Hepsinin lezzeti ayrı ayrı güzel. Tarator benim favorim.
Asıl amaç tabi ki kalamar yemek. Kalamarıyla ünlü olmuş mekanlara gittiğimizde bile hayal kırıklığına uğradığımız çok oldu. Burada yediğimiz kalamar bu güne kadar ki en iyisi.
Şarap soslu kalamar ızgara ve balık mücver Ömür abinin önerileriydi. Akya balığının löp etinin mücver malzemesiyle harmanlanmasıyla yapılan balık mücver çok başarılı. Şarap soslu kalamar da çok iyi ama benim gibi sarımsak hastası için biraz daha fazla sarımsak olabilirdi.
Ömür Abi ise apayrı yazı konusu aslında. Sıcacık karşılaması, ilgisi, hoş sohbeti. Bu topraklara ve kültürüne son derece bağlı. Geleneksel isimleri sevmesinden başlıyor sohbet. Sevdiğimiz Zeynep isminin hikayesini anlatıyor, daha sonra “Ferayi” ismini verdiği kızını ve bu ismin hikayesini anlatıyor bize.
Uzun uzun ettiğimiz sohbetin detaylarına girmeyelim de net sonucu söyleyelim; Thyssanos Restaurant ta balık yenmeli, Ömür Abi ile sohbet edilmeli.
Tadına doyamadığımız, sohbeti bırakıp Datça yoluna dönüyoruz. Bu yol üzerinde Orhaniye’den yani Kız Kumun’dan geçiyoruz. Kısa bir mola veriyoruz, şu meşhur kız kumuna biz de bir ayaklarımızı değdiriyoruz. Efsanesini de buradan okuyabiliyoruz :
https://www.notdelisi.com/kiz-kumu-efsanesi-13555/